Önceden yaptığım , hayalini kurduğum planlarının çoğunun tarihin tozlu sayfalarına gömüldüğünü görmüşlüğüm vardır. 3. Günün şehrini Venedik olarak düşünmüşken , bileti bir gün önce alırız düşüncesi ile savsaklamıştık. Hata ettiğimizi bilet fiyatlarını gidiş dönüş 150 euro olarak gördüğümüzde anladık. Yurtdışı gezilerinde günübirlik başka şehirlere de gidilecek ise , özellikle İtalya’da , biletlerin birkaç ay öncesinden internet üzerinden alınmasında fayda olduğunu düşünmekteyim. Tecrübe ile sabit … İnternet üzerinden araştırmalarımızı ve fiyatları ortaya döküp , oluşturduğumuz bir kaç seçenek arasından , Siena’ ya gitmeye karar verdik. Kararımızın ne kadar doğru olduğunu , iç güdülerimizin bizi doğru yerlere götürdüğünü , Siena’yı görünce anladık. Kendimize iltifat 🙂 Kız arkadaşların gücü adınaaaa … 🙂 Roma’dan Siena’ya direkt tren kesinlikle yok. Termini istasyonundan kalkan tren ile , aktarmalı olarak yaklaşık 3.30 – 4 saatlik bir yolculuk süresi ile ulaşılmakta.
Düştük Siena yollarına … Tren biletini aldık , peronun sonuna koşa koşa son dakikada attık kendimizi trenin içine. Bu tatilin en önemli noktası çoğu ulaşım vasıtasına hep son anda binmemiz oldu. Zar zor 3 adet boş koltuk bulduk. Kahvaltı yapmamış olan biz , 4 saatlik tren yolculuğu ile kaldık baş başa Yolculuğumuzun 1. Saatinde sandviç ve kahve servisinin gelmesi gözlerimizin parlamasına neden olmuş olabilir belki 🙂 Siena’ya varıp , tren istasyonun tam karşısında bulunan alışveriş merkezine girip , aaa burada neler varmış şeklinde vakit harcamamızdan sonra merkeze giden otobüslere nasıl bilet alınır , bilet makinesinden nasıl bir şey anlaşılmaz şeklinde makineye uzaylıymış gibi bakıp kurcalarken , nasıl yaptığımızı bilemediğimiz bir şekilde biletimizi almayı başardık ve ilk gelen merkezden geçen otobüse atladık. Tren boyunca dışarıdaki havanın gittikçe soğumaya başladığını , sislerin oluşması , yağmurun yağması , şiddetlice rüzgarın esmesi gibi şehir şehir , evre evre yaşadık. Siena’ da merkeze gelir gelmez şal ve hırka alışverişine giriştik. Artık hafiften ısınmaya başladığımıza göre , tadım saatlerimizde başlamıştı. Önce fırından tatlı bir şeyler alındı. Sonra yine kendimizi attık meydanlara 🙂
Toscana bölgesinde yer alan Siena , masalsı bir ortaçağ şehri. Unesco tarafından değeri bilinmiş şehir. Tabi bizim gibi 3 yakın arkadaş tarafından da…Siena sokaklarında gezerken , bolca fotoğraf çekerken Piazza Del Campo meydanına ulaştık . Büyük bir meydan. Genci yaşlısı çoğu insan meydanda yerde oturuyorken , bizde kendimizi bu akıma kaptıralım dedik. Market tarzı bir yere girdik. Marketin sahibi olduğunu düşündüğüm sevimli yaşlıca amca kızlara peynir tattırırken bende biralarımızı kaptım. Peynirler inanılmaz lezzetliydi. Bir yandan peynirlerden tadarken , bir yandan peynirin neyden yapıldığı , ne kadar süre bekletildiği gibi bilgileri de edindik. Ve sonunda peynirlerden oluşan ve peynirlerin üstüne serpiştirmek üzere balzemik sostan oluşan bir tabak yaptırdık. Yanına biraz ekmek derken biralarımızı da alıp meydanda oturmaya geçtik. Hava soğuk ama güneş yakıcı , garip , değişik , güzel bir hava karışımı ile uzanıp uyukladık , güneşlendik , insanları izledik , bir düğüne şahit olduk , sohbet ettik. Piazza Del Campo meydanı , Palio diye adlandırılan at yarışlarının yapıldığı ve izlendiği meydanmış. Her yıl 2 Temmuz ve 16 Ağustos tarihlerinde geleneksel at yarışı oyunları yapılırmış. Biz denk gelemedik. Sonrasında Palazzo Pubblico’nun içine girip gezdik . Daha sonra Siena Katedrali’ni görmeye gittik. Kısaca kaybola kaybola , ay bu cadde nereye çıkıyor , bir de burayı dönelim diye diye gezdik. Kendimizi Siena masalına kaptırdık. Kaybola kaybola gezmenin keyfini hiç bir şeye değişemem. Acıkınca kapısında pizzalarda domuz eti yoktur yazan bir yerden dilim pizza alıp yedik. o yetmedi bir de dondurma patlattık. Seratonin salgıları eşliğinde , ağzımız kulaklarımızda , az biraz üşüyerek , sanırım bu yoldan geçmemiştik diyerek yürümeye devam ettik.
Gidiş vakti yaklaşınca hangi otobüse nereden binmemiz gerekiyor derken bir otobüsün ilk durağına geldiğimizi fark edip bindik otobüse. Otobüsün içinden biletimizi aldık , makineye okuttuk , ve tren istasyonuna doğru yol almaya başladık. Tren istasyonunun hemen karşısında bulunan alışveriş merkezi içinde bulunan marketten inanılmaz uygun fiyatlara alışverişimizi yapıp , tren vakti gelince dönüş yolculuğumuza başladık. Yurt dışında en sevdiğim aktivitelerden biri de marketleri gezmek , bolca çay , kahve , içki stoğu yapmak. 🙂
Dönüş yolculuğu esnasında ülkemiz ile ilgili hoş olmayan , ülkenin iyice karışmış olduğu haberi ile canımız sıkılıyor , ağlamaklı oluyoruz ama o konu bu yazının bir parçası olmamalı. Her şeye rağmen masal diyarına gidilen bir hikayenin sonu da güzel bitmeli.