Her şey pasaport almamla başlamıştı. Yolculuklar , uçaklar , tarih , yeni yerler görmenin keyfi …. İnsan bir kez tatmaya başlayınca vazgeçemiyormus anlamıştım. Ucuz uçak bileti arama yolunda amatordum ama profesörlüğe aday olmak istiyordum .
Bir arkadaşımızın Prag ‘ a gideceği tarihe denk getirmiştik bizde haftasonu gezimizi. Ama tabi ki plan yine umulmadık bir şekil almaya başlamıştı. Kader ağlarını örmüş ve belirlenen tarihte gidememistik tabi ki. Babamın kalp ameliyatı olması ile planlarda biraz değişiklik yapmış olduk. Sağlık , aile her şeyden önce tabii…
Yine de neredeyse bir servet niteliğinde uçak bileti erteleme ücreti ile başbaşa kalmıştık. Sonunda belirlenen tarih gelmişti ve benim ikinci yurt dışı tecrübem olacağından heyecanlıydım. Sabahın köründe kalkış , havaalanına gidiş , kahve eşliğinde bekleyiş ve uçağa biniş …. Bu başlangıcı kesinlikle çok seviyorum . Uçmayı çok seviyorum . Bir yerlere gitmeyi …. Gitmek için planlar yapmayı… Sanırım uçmak bana kuşları ve onların özgürlüğünü anımsattığı için çok seviyorum. Yeni yerler görme , farklı tatlar , geçmişin izlerini takip etme , anılar biriktirme bana birazcık özgürlüğün tanımı gibi geliyor .
Keyifle yapılan bir uçuşun ardından , uçaktan inip taksi ararken bir adam yanımıza geliyor , özel taksi imiş. Fiyat konusunda pazarlık yapıp yola koyuluyoruz. Otele varıyoruz. Otel çok merkezi bir yerde. Hatırlaması gelişi gidişi kolay bir yer …
Prag , her yere yürüme mesafesinde… Sanki aslında Starbucks üstüne kurulmuş bir şehir gibi. Kafanızı çevirdiğiniz her yer Starbucks.. Şehirde her yer Starbucks , her yer saat kulesi … Tabi ki hava çok soğuk… Her üşüdüğümüz an elimizi ısıtan kahvelerimiz … Buradaki çoğul eki ablamı anlatıyor . Kendisi benim yol arkadaşım , can arkadaşım , en iyi arkadaşım Ablaya sahip olmanın mükemmelliği …
Bu arada saat kulesi demişken , şehrin görülmesi gereken yerlerinden bir tanesi astronomical clock…
Old Town Meydanının nerede olduğunu bulana kadar , her saat kulesini bizim saat kulesi sanıp koşturmalarımız , bu da değilmiş deyip saat kulesine yetişeceğiz diye tren garına gitmemiz ve aynı hızla geri dönüşümüz , ama yılmadan aramaya devam edip sonunda bulduğumuz , 5 dakika ile animasyon gösterisini kaçırıp 1 saat beklemek durumunda kalmamız ve bu yaşananları bir cümleye sığdıramayıp bir paragrafa dönüştürmem…
Ama saat kulesinin hikayesi bu değil tabi. Hikaye 15. Yüzyılda yaşayan bir saat ustası ile başlıyor. Hanus… Bu uğurda gözleri kör olan adam… Saatin merkezinde Dünya … 12 saat dilimi ve 12 burçtan oluşan … Üzerinde 3 halka , Çek saatini , Avrupa saatini , Bazilikası saatini gösteren …. Her saat başı animasyon gösterisi… Gösteride mevcut 4 farklı figür … Bu saat öyle bir ilgi görür ki ,daha iyisi yapılmasın diye Hanus ‘un gözü kör edilir. Bu duruma öfkelenen Hanus saati bozar . Bugün bile hala doğru düzgün çalışmadığı ve tamir olamadığı söylenmektedir.
Bir diğer görülesi yer Charles köprüsü … Dönüp dolaşıp aynı yere mi geldik deyip kendimizi köprünün üstünde bulmamız… 5 kere köprüyü turlayışımız… Köprünün üzerinde 30 adet heykel bulunmakta … Heykellerin üzerinde altın kaplamalar mevcut. Her biri ayrı güzel … Köprü inanılmaz kalabalık …
Köprünün karşısına geçip yokuş çıkınca Prag Kalesi… İşte kale yine Starbucks üzerine kurulu ..
Dönüşte yapılan ziyaret Franz Kafka Müzesine … Charles köprüsü yakınında… Özellikle müzenin bahçesi çok orijinal . Franz Kafka …. Milena’ya aşkı … Yıllarca mektuplaşmaları … Kafka’ nın Prag’ı … Prag’ın Kafka’ sı …
St Nicholas Kilisesi …. Belvedere…. Aziz Vitus Katedrali …. Görülmesi gereken çok yer , tadılması gereken çok lezzetler var. Havaalanında bir harita alıp harita çözümlemesi yapıp gezilmesi gereken yerleri tek tek işaretleyerek gezmek gerek. En olmadı girip bir Starbucks tan , Starbucks in nerelerde olduğu bir harita alınsa zaten gezilmesi gereken tüm yerleri de görmüş oluyor insan .Kahve aşkına… 😍😎
Sonra mı ? Sonra meydanda İskoç grubu izleyip alkışlamak , Prag’ın ünlü ve lezzetli siyah birasından içmek , değişik halka şeklinde içi şekerli nutella li tatlilarindan yemek , yine ünlü gulaşından yemek gibi önemli aktivitelerde bulunmak gibi ritueller…
Tüm bu koşturmaca ve yorgunluktan sonra saat gece 12 yi vururken sıcak şarap alıp otele doğru yola koyulması vakti…
Christmas Market alanları yeni yeni oluşturulmaya başladığından tam olarak o coşkuyu yakalayamasakta gördüklerimiz bile o kadar göz alıcıydı ki… Her adım , yeni bir deneyim , kendimizi sıfırlamamız ve umutla devam edebilmemiz için bir fırsat…Gezmenin böyle güzel bir tarafı var .
Bazen bir şehri sayfalar dolusu yazmak gerekir . Bazen bir şehri saatler dolusu yaşamak … Bazen zor olur anlatmak , bazen gözünü kapatırsın ve ana gidersin . Kelimelerle aram o kadar iyi değil . Ama işin özü heyecan duyduğum anları paylaşmak … Çünkü ne kadar okunursa okunsun , izlenirse izlensin , herkesin kendi çizdiği bir yolu var. Ve en iyi yol spontane geliştirdiği yol.. Bir plana sadık kalmadan , acaba sağa dönsek hangi yola çıkarız diye düşüne düşüne gittiği yol, belki de en eğlenceli yol …
Bu arada yurtdisinda Starbucks ‘larda lakabımız Edge ve Puna 😎😎
Puna ‘dan sevgilerle ,
“Prag , 21 Temmuz 1920 / Çarşamba
…Yorgunum , hiçbir şey düşünemiyorum, başımı kucağına koyup, elini başımda hissetmek ve sonsuza kadar böyle kalmak istiyorum.
Senin. ……
Kafka
Milena’ ya Mektuplar ”